24 Haziran 2009 Çarşamba

Korku Şartı

"Korku. Konu korku olsun" derken bu konuda çok zorlanacağımı düşünmüyordum. Yükseklikten kelebeklere, kelebeklerden köpekbalıklarına uzanan geniş bir korku listem vardı. Çoğu anlamsız olan korkularımı her koşulda anlamlandırabilme yetisine sahip olmam korkumla birlikte gelen default bir özellikti. Son günlerde peydah olan korkularımı ise asla anlamsız bulmuyordum. Lanet güvercinler direk üzerime üzerime uçuyorlardı. Kelebekleri saymıyorum bile. Belki de üzerimde yalnızca kanatlı hayvanların görebildiği garip bir çekim mekanizması vardı. Bunu bilemiyordum. Artık evde attığım çığlıklar sıradan bir hal almıştı. Önceden her çığlık attığımda gelen ailem artık çığlıklarımı önemsememez hale geldiğinden rahatça korkabiliyorum. Aslında korkularım değişti sayılabilir. Kandan rahatsız olmayıp kelebekten korkmak garip birşey midir? Aslında kandan rahatsız olmadığımdan emin değilim. Bana ve sevdiklerime ait olmayan kandan rahatsız olmuyorum desem daha doğru. Gece çok sıcaktı ve saçlarımı enseme değmeyecek şekilde yatağa yaymıştım. Saçlarımın bir kısmı yataktan sarkıyordu. Bir an aklımdan bir elin çıkıp saçlarımı tutacağı düşüncesi geçti kısa süreli. Bu konuyu seçerkense aklımdan geçen korkum bu değildi. Yükseklikti. Yükseklik benim için her zaman çok zor birşey olmuştu. Yüksek binalarda kapalı camlara dahi yaklaşamıyordum. Başım dönüyor, kanımın hızlandığını hissediyordum. Bir ara korkumun üzerine gitmenin iyi olabileceğini düşündüm ama bu daha çok baş dönmesi ve daha hızlı kalp atışları getirince bu düşüncemi bir kenara bırakmaya karar verdim. Ben bunları düşünürken aklımdan büyük beyazlar geçmeye başlamıştı. Aklımda 40 büyük beyaz var ve hiçbirinin kuyruğu birbirine değmiyor.. Ben büyük beyazları düşünürken, Alanya'da olduğum sırada bir büyük beyazın da beni düşünüyor olabileceği ihtimali tüylerimi diken diken etmeye yetiyordu. Aklımda tanıdık bir filmin, tanıdık müziği dönüp duruyor, parmaklarım işlevini yerine getirmiyordu. Parmaklarımdan bahsedince aklıma Lola geldi. İlk geldiği zamanlar onu parmaklarımla kızdırıyordum. Burnuna falan vuruyordum, o da benim parmaklarımı kemiriyordu. Parmak kemirmek diyince parmaklarımı kemirebilecek iğrenç bir hayvan tanıyorum. Aslında kendisiyle henüz tanışmadım ve ömrüm boyunca da tanışmamayı umuyorum. Ama Paris Metrosunun onunla tanıştığından eminim. Kemik Koleksiyoncusu'nda fareli bir sahne vardı. Aklımdan o geçiyor, kanımın yüzümden çekildiğini hissediyorum. Suratım bembeyaz görünüyor olmalı. Bir ceset gibi ya da yüzünü kötü boyamış bir palyaço gibi. Palyaçolardan korkma sebebim küçük yaşta izlediğim O'dan başkası değildir. Palyaçoların yanısıra palyaçoya "palyanço" diyen insanlardan da en az bu kadar korkuyorum ben:D Ve tabi korkularıma "Neden?" diyen insanlardan... Korkunun nedeni niçini olabilir mi Allah aşkınıza? Korkunun mantığı yok. Gerçekten, irdele, incele. Yok yani. Korkuyla savaşmak diye birşey yok, korkunun üzerine gitmekse Amerikan filmi saçmalığı. Öyle şeyler yok. Korkuyorsan, korkuyorsun. Şartlar seni korkmamaya zorlayıncaya dek korkacaksın. Şartlar? Tanrı bizi korusun:D

0 yorum:

Yorum Gönder